31 Ağustos 2011 Çarşamba

bekle, zamanla düzelir. nah düzelir, afedersin.

bir şeyler ters gider ya da hoşuna gitmeyen bir şeyler vardır. insanlarla konuşursun zamanla düzelir derler. zamanla geçer, zamanla biter. yok öyle bir şey. zamanla düzelmez. birileri bir şeyler yapmazsa hiçbir şey değişmez. zaman aslında yoktur. saatinin olmadığını düşün. saatin kaç olduğuyla ilgili bir fikrinin olamayacağı bir yerdesin. saatlerin var olduğunun bilinmediği bir yerdesin. güneç doğuyor, batıyor. bunlar doğal şeyler. var olması gereken şeyler. ama saat diye bir kavramın varlığını bilmediğin için zamanın aktığı aklına gelmiyor. güneş battığında uyuman gerekiyor hala belki ama sana biri gelip saat kaç oldu yat artık demiyor. güneş battı ne zaman yatıcaksın? olabilir. bilimsel açıdan iyi olmaz bu. kötü şeyler yaratır. ama bilimsel olarak düşünmezsek zaman gereksizdir. sorun yaratır. insanı delirtir. her şeye karşıdır. insanı yutar, onların patronu olur. onları yönetir. onlara sınırlar koyar. zaman insanları sevmez. üstelik herkese farklı oynar. biri zamanın hemen geçmesini ister. zaman yavaşlar. onun için hızlanmaz, olabildiğine yavaşlar. biri zamanın geçmemesini ister. zaman hızlanır. bir anda olup biter her şey onun için. bir sorun yarat ve bur odaya gidip bir sandalyede otur. saatlerce. sonra kalk. o sorun yok olmuş, inanılmaz. hayır, böyle bir şey yok. sen düzelmesi için bir şeyler yapmazsan ya da herhangi bir düzelmesi için bir şeyler yapmazsa sorun yok olmaz. kimi şeyler vardır. senin sorun yatatırlar. onun yok olması için herhangi bir şey yapmazsın. birgün kalktığında yok olmuştur. artık senin problem değildir. bunu yapan da zaman değildir. o kimi insanların kimi yerlerde yaptıkları bir şeyler yüzünden yok olur. biri bir şey yapar. bu öteki insanın bir şeyini etkiler. bu etki başka birinin farklı bir şeyini etikler ve bu dönüp dolaşıp sana gelir, seni rahatlatır ya da sorun yaratır. sana yaptığı şey farklı birine farklı sonuçlar doğurur. bu da bir başkasına. bunları zaman yapmaz, bunları insanlar yapar. zaman hiçbir şeydir.

30 Ağustos 2011 Salı

yazı.


büyüdün, evet artık büyüdün. etrafına bak şimdi. şöminesi zar zor yanan bir otel odasındasın. daha önce neler oldu neler geçti başından, hatırlamıyorsun. hatırlamak mı istemiyorsun yoksa yine bilinçsizliğe mi mahkum ettin kendini. bilmiyorsun. ne yaptığını bile hatırlamıyorsun çünkü. sonra gözlerini kapatıyorsun. kendine geliyorsun yavaş yavaş. yenileniyor ve teker teker oturuyor her şey yerine.
gözlerini açtığında yine ilk gördüğün o zar zor yanan şömine. ama sonra şöminenin üstünde eskimiş, camı kırıklarla dolu tüm ömrünün izlerini taşıyan o çerçeveyi farkediyorsun. her şeyin her şeyin var o çerçevede. resim mi? hangi resim? çerçevede ne resmi var diye mi soruyorsun yoksa. hiçbir şey hiçbir resim yok. küçük küçük notlar var sadece.küçük kısa cümleler. hayatın o cümlelerde. kimisi birkaç saniyeyi,kimisi bir kaç yılı,kimisi bütün ömrünü almış içine.
buraya nasıl geldin? neden yalnızsın? ah, evet tabi. yine çocukluktan kalmış bir hayali gerçekleştirme tutkusu. bir trene binip neresi olduğunu bilmediğin bir yerde inmek ve.. gerisini söyleyemezsin çünkü hayalin bundan ibaretti. sadece o trene binmek ve gitmek. bu kadarını düşünmüştün. oldu, işte başardın. o trene bindin. nereye gittiğini öğrenmemek için çok çabalasan da sonunda öğrendiğin o trene bindin. işte buradasın.
geleli kaç gün oldu? belki 2,3 gün belki 2,3 ay. bilmiyorsun. çünkü bunu hatırlayacak kadar daha oturmadı kafan. ne kadar paran var ya da ne kadar paran kaldı? ne önemi var. geleli 2,3 gün  ya da 2,3 ay olsa dahi sıkılmadın mı. evet sıkıldın. ve yarın yine bir trene atlayıp döneceksin. kime döneceksin? kimin var orda seni bekleyen.belki bir dost, belki bir sevgili.. tanrım durumun gerçekten vahim. aşkı unutmuşsun be adam. ya da hiç tanımamışsın. yok, böyle biri değildin sen. mutlaka dostların vardı. yalnızlıktan yakındın çünkü. ya sevgili.. değişir, aşkın özlemini dahi unutmuşsan.
aman neler düşündün şu kısa sürede. yat ve uyu. bilinçsizliğine bin kadar daha bir bilinçsizlik ekle ve kapat tüm duyularını bir iki saatliğine. sonra kalkıp büyük bir sevinçle ‘merhaba’ dersin o güzel ve tatlı güne

5 Ağustos 2011 Cuma

belki yüz kere izledin ama bu benim 'ilk bölümüyle walking dead' postu atmama engel değil.

dizinin ilk bölümünde gördüğümüz ilk zombi, ne kadar şirin bir kız olduğunu bu haliyle bile anlayabilirsiniz.
adamımız rick küçük şirin kızla konuşmaya çalışsa da şirin kız onu yemek istiyor. ricki bir telaş sarıyor ve sıkıyor kurşunu.
neyse sonra dizi başlıyor. rick bir şerif. işte her zamanki polis-suçlu çatışmasından bir sahne geliyor önümüze. rick burda vuruluyor.
sonra  hastanede açıyor gözlerini. bir halisünasyon görüyor önce sonra yanındaki çiçeğe baktığında bir şeylerin ters gittiğini anlıyor.
üstündeki tüm kabloları çıkartıp ayağa kalkıyor ve hastaneden çıkmaya gidiyor.
etrafta zombiler var tabi..
kilitli olan ve üzerinde dikkat, ölüler var yazan bir kapıdan bir kaç el uzanıyor.
şöyle bir yutkunuyor rick ve atıyor kendini dışarı. dışarısı da pek iç açıcı sayılmaz. yerler can pazarı.
hastanenin avlusundan dışarı çıkıyor ve çimenlerde yürümeye başlıyor. yerde yine bir zombi görüyor sonra. gerçekten ölü gibi duran bir zombi.
sonra zombi hareketleniyor birden. adamın bacak,bağırsak hiçbir şey kalmamış hala insan yiyeceğim diye uğraşıyor.
şaşkın gözlerle zombiyi izliyor rick sonra yoluna devam ediyor ve bir bisiklet buluyor.
hemen evine gidiyor sonra. içeri girer girmez ağzından çıkan ilk kelimeler karısı ve çocuğunun isimleri.
ama cevap alamıyor. çünkü evde kimse yok ve evin hali çok tuhaf.  bunların bir rüya olmasını diliyor sonra.
neyse evden çıkıyor ve suratına bir kürek yiyor. rickin suratına kürekle vuran ise bu sofradaki küçük çocuk. neyseki etrafta zombi olmayan insanlarda var. böylece iki arkadaş buluyor kendine olayları anlıyor,kendine geliyor rick.
dışarıda bir alarm ötmeye başlıyor sonra. ne var ne yok diye bir göz atıyorlar.dışarıda gördükleri zombi ise zencinin karısı. çocuk ağlamaya başlıyor tabi.
sonra bu anne zombi eve doğru yürümeye başlıyor. rick hemen kapıya gidiyor ve delikten bakıyor. 
anne zombide delikten bakmaya çalışıyor tabi. kapıyı açmaya çalışıyor sonra. kapı tokmağı oynadıkça çocuk daha da bir hüzünleniyor.
sabah oluyor. dışarı çıkıyorlar. etrafta dünkü kadar çok zombi yok tabi. kapının önünde bir tanesi onlara doğru geliyor. rick girişiyor zombiye beyzbol sopasıyla.
zombiyi halletiler mi, tamam. rickin evinde gidiyorlar. hemen banyoya. elektrik falan yok şehirde ama rickin evinin bulunduğu yerdeki propan sistemi sayesinde sıcak bir duş keyfi yaşıyorlar.
silahlarını kuşandıktan sonra çıkıyorlar dışarı. ayrılma vakti geliyor çünkü rick karısı ve oğlunu bulmak zorunda.
tellerin arkasında arkadaşı leonu görüyor rick yani zombi leonu. kafasına dayıyor silahı.
ve sıkıyor.
ilerliyor sonra. bir ne görelim hala o yarı vücut zombi debeleniyor çimenlerin üstünde.
sen hala burda mısın yarram? bakışı attıktan sonra sıkıyor beynine bi kurşun.
zenci baba da karısını öldürmeye çalışıyor.  yok tabi kalbi izin vermiyor. sen zombi o yahu karın değil artık sık bi tane diyorsun ama sıkamıyor işte. yazık.
rick burda zombilerle can çekişe dursun rickin karısı lori, rickin arkadaşı shane ile iş pişiriyor. neyseki carl geliyor ve öpüştükleriyle kalıyorlar.
rick de atlantaya giderken aile özlemi gideriyor.
benzini bitiyor sonra. benzin olur umuduyla girdiği bir çiftlik evinde bir at görüyor ve atlıyor üstüne. sonra klasik şu götüntü geliyor ekranlara.
şehrin içine giriyor ve köşeyi döndüğünde gördüğü şey atı şaha kaldırmakla kalmayıp herkese bir siktir çektiriyor.
neyse atlıyor attan yerde sürüne sürüne kaçmaya çalışıyor. tekmeler savuruyor. bir tankın altına giriyor sonra. ama dört bir yandan zombi geliyor. tam, tamam artık bitti buraya kadarmış dediği zaman tankın alt kapağını görüyor ve dalıyor içeri.
içeride de bir zombi var tabi. alıyor silahını hemen zombi uyanıyor sıkıyor beynine bi kurşun. tank bu, o ses nasıl iğrenç bir hale dönüşüyor yankılana yankılana. üst kapaktan dışarı çıkıyor kulaklarının çınlaması dindikten sonra giriyor tanka yeniden.dışarıda zombiler atın bağırsakları ile bir ziyafet çekerken,
 telsizden bir ses duyuyor rick
sonra biraz şaşkın bir mutlu bir rick suratıyla sonra buluyor bölüm.
zaten izlediysen hatırlamışsındır böyle bir tebessüm oluşmuştur suratında ya da ay dur bi yeniden izliyim yeaa demişsindir. eğer izlemediysen tüm bunlardan sonra izlersin zaten. hala duruyo lan, kalk git defol izle hemen.

eski türk filmleri mi demiştik.

şimdi bu harika bir film. televizyonda her gördüğümde oturur izlerim her izlediğimde aynı tühh yeaa görüyo musun olayları ay şimdi nolucak acaba ruh hallerine girerim.
bu başka bir şey. ne biliyim eğlenceli,hüzünlü  tuhaf bir şey. harika, en sevdiklerimden. türk filmlerinin dvdsini alırım (eskilerin ehe) çektirmem korsan ne biliyim işte. bunu böyle canım sıkılınca takar takar izlerim.
bu da güzeldir. adile naşit yeter.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

biraz zombi kanı alır mıydınız ?

Trueblood gibi son dönem vampir hikayeleriyle birlikte kan satılmasına dair bir fikir oluşmaya başladı. İşte bunun gidebileceği en iyi noktalardan biriBiraz zombi kanı için ve kendinizi çok canlı hissedin.


bunlardan türkiyede olsaydı harika olurdu. bildiğin enerji içecekleri gibi. içinde ne olduğu önemli değil önemli olan kabı ve satılış biçimi. yeşil renk konu zombiler olduğunda her zaman biraz daha akla yatkın gelmiştir zaten.
birisi geldiğinde bardakların içinde yeşil zombi kanı içiyorsunuz, muhteşem.

markette sakızların ya da dondurma ve içiceklerin olduğu küçük buzdolaplarının bulunduğu yerlerde bunlardan var. bir tane atıyorsun poşetin içine sadece olay bu ama içerken duyduğun zevk harika  ve çok havalı lan.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

bu da böyle bir anı

babam çarşıya iniyordu dur yea bi film var çikolata diye 2000yapımı johnny depp oynuyor alsana bi izlerim dedim. neyse tamam gitti bu akşam geldi işte elinde cd aldım falan 3film almış ama hiç biri çikolata değil. lan dedim bu ne dedim. baba ben sana ne al demiştim bi söylsene yeaa dedim. çikolata ama almadım bunları aldım. söyledim adama çikolata falan diye adam sahneler var o filmde söylemedi demeyin dedi sonra işte ben de bunları aldım sen neler izliyosun bakıyım ha ? dedi. benim kafayı görüceksin o an neler olduysa bana ağzımdan şu çıktı evet baba yani film bu sahneler var bütün filmlerde sahneler olur mehehe. sonra babam hiç bozmadan yani kötü sahneler.. izleme öyle şeyler cansu teallam yeaa falan diyor bu sıra babam benim kafa yavaş yavaş oturuyor sonra kendi kendime düşünüyorum. sahneler varmış filmde. abi ben filmi izledim daha önceden de işte öyle bi daha izlemek için canım sıkıldığında falan aldırıym demiştim adam sahneler var demiş. ben o sahneleri niye görmedim lan. yani varsa ben de görseydim izlerken. tuhaf yani böyle insanların beynine beynine vericeksin. yarın aynı cdciden almaya gitsem mi diye düşünüyorum;

-çikolata filmini alabilir miyim
+o filmde sahneler var yalnız.
-biliyorum. mehehe. alamıyo muyum o zaman?