4 Eylül 2011 Pazar

stephan king’ten bir roman ; misery.


 Yönetmen: Rob ReinerSenaryo: Stephen King (Kitap), William GoldmanImdb Puanı:7.8/10Yapım: 1990, ABD Süre: 107 DakikaOyuncular: James Caan, Kathy Bates 

The Shining’i izledikten sonra, derhal bir Stephen King romanını film yapmalıyım, diye düşünen Rob Reiner’ın Stephen King’le ilk buluşması, arkadaşlık odaklı bir dram olan Stand By Me ile olmuştu. King’in The Body isimli öyküsünden uyarladığı filmle beyazperdenin en sevilen yapımlarından birine imza atan Reiner’ın, King’le ikinci randevusu ise yazarın en sert eserlerinden biri olarak bilinen Misery için oldu. Çektiği dram filmleriyle tanınan Rob Reiner’ın bir korku filmi çekecek olması çeşitli çevrelerce ‘riskli bir hamle’ olarak adlandırılsa da, bu sözlere kulaklarını tıkayan yönetmen filmini bitirdiğinde, ortada, en başarılı King uyarlamalarından biri olduğu herkesçe kabul gören bir yapım vardı. Ve Misery hem gişedeki başarısı, hem de aldığı önemli ödüllerle 1990 yılının en akılda kalıcı filmlerinden biri oldu.
Misery Chastain
Paul Sheldon çok satan popüler kitaplar yazan ünlü bir yazardır. Özellikle, sekiz kitaptan oluşan Misery serisi büyük yankı uyandırmaktadır. Paul, bu seri sayesinde zengin bir hayat sürmektedir. Ancak eleştirmenleri bir türlü memnun edemeyen ve yazarlığına saygı duydurmakta güçlük çeken Paul, Misery isimli melankolik bir kadının maceralarını anlattığı bu seriden artık sıkılmıştır ve Misery Chastain’i yazarlığının önünde bir engel olarak görmeye başlamıştır. Colorado sınırlarındaki Gümüş Kanyon ‘da Hızlı Arabalar isimli yeni bir roman yazan Paul, bu eserinin şu ana kadar ki en ciddi hikâyesi olduğuna ve bu eserle hak ettiği saygıya kavuşacağına inanmaktadır. Tek kopyası ellerinde olan yeni eseriyle 65 model Mustang’ine binip Colorado’nun buzlu yollarında evine doğru giden yazar, yola çıktıktan çok kısa bir süre sonra korkunç bir trafik kazası geçirir. Neyse ki eski hemşire Annie Wilkes onu bulacak ve çok kötü yaralanan yazarın hayatını kurtaracaktır! Yoldan fırlayan 65 model Mustang ise ormanlık bir alanda hızlı ve büyük tanelerle yağmayı sürdüren karlarla kaplanmakta, geçen her dakikayla beraber gözden kaybolmaktadır. Paul, ‘Misery’nin Çocuğu’ ismini verdiği serinin son kitabında Misery karakterini öldürmüştür ve kitabın dağıtımı birkaç gün içinde yapılacaktır… Oysa Annie Wilkes, Misery serisinin en fanatik hayranlarındandır.
’Ben bir numaralı hayranınım. Merak edecek bir şey yok. Sana çok iyi bakacağım. Bir numaralı hayranın benim!’’
Paul Sheldon’ın duyduğu ilk şey bu olur. Ve bu doğrudur da… Misery serisini defalarce kez okuyan Annie Wilkes, yazarın en büyük hayranlarındandır. Şehir dışındaki bahçeli evinde toplumdan kopuk bir hayat süren Annie’nin en büyük tutkusu Misery serisidir. Hatta çok sevdiği küçük domuzuna Misery ismini vermiştir. Ve şimdi en sevdiği yazar onun misafir odasında yatmaktadır. Kazadan sonra yazarın birkaç kaburgası ve ayakları feci şekilde kırılmıştır. Ya da başka bir deyişle, baldırlarından aşağısı un ufak olmuştur. Ama Paul çok şanslıdır. Ne de olsa en büyük hayranı onu bulmuştur. Üstelik Annie eski bir hemşiredir. Bacaklarını iki direkle destekleyerek ilk müdahaleyi yapmıştır ve verdiği ilaçlarla Paul’un korkunç ağrılarını dindirebilmektedir. Şu zengin yazar gerçekten çok şanlıdır! En büyük hayranının ellerine emanettir!
‘’Misery ve Misery’nin çocuğu… Bu dünyada kendime yakın hissettiğim iki kutsal şey.’’
Annie, Paul’un ilaçlarını düzenli verir, karnını doyurur, altını temizler, onu tıraş eder… Şikâyet etmeksizin Paul için her şeyi yapmaktadır. Şiddetli tipi yüzünden telefon hatları arızalıdır ve yollar kapalı olduğu için Paul’u hastaneye götürememiştir, ama kısa zaman sonra durum düzelecektir. Annie, Paul’le beraber, dümdüz olmuş arabadan başka bir şey daha çıkarmıştır. Eski bir deri çanta… Daha sonra bu çantanın içinde yeni bir roman olduğunu görecektir. Bu romanı okumak için Paul’den izin ister. ‘Elbette,’ der Paul. ‘Elbette.’ Hayatını kurtaran kişi okumayacak da kim okuyacaktır!
Ertesi sabah Annie elinde bir tabak çorbayla odaya girdiğinde suratı asıktır. Hiçbir şey söylemeden Paul’e çorbasını yedirmektedir. Sonra bir şey olduğunu anlar Paul ve söylemesi için ısrar eder. Annie, yeni romanın bir kısmını okuduğunu söyler hissizce. Ama Paul’u eleştirmesinin çok saçma olacağını söyler. Paul ısrar eder. Annie söylemeye karar verir. Kitaptaki küfürlerden rahatsız olmuştur Miss Annie Wilkes! Hayır, o küfürlerin orada olmaması gerekmektedir. Bunların gerçekle ne ilgisi vardır! Annie’nin gözleri büyür, bakışları sabitlenir, yüzünde parlak bir kırmızı ışık belirir. Bağırmaya başlar… Bu sırada kırmızı tonlarındaki çorbanın bir bölümü yatağa dökülür. ‘Bana ne yaptırdığını gördün mü?’ Annie sinirle odadan çıkar. Bu sahne hem bizim hem de Paul Sheldon’ın Annie’nin sinirlerini kontrol edemeyen bir ruh hastası olduğunu korkuyla anladığımız sahnedir. Kasabaya giderken polislerin yanından geçerken Annie’nin kılının bile kıpırdamadığını gördükten sonra ise hiçbir şüphemiz kalmamıştır. Miss Wilkes delinin tekidir!
Birkaç gün sonra Paul eve elinde Misery’nin Çocuğu kitabıyla döner. Çok heyecanlıdır, Misery’nin başına neler geleceğini öğrenmek için sabırsızlanmaktadır. Kitabı hemen okumaya başlar. Bu arada Paul’un ajansını ve ailesini arayıp durumu haber vermiştir. Yollar açılana kadar Paul’u misafir(?) edecektir. Gerçekten öyle midir?
Bir gece yarısı gözlerini açar Paul. Dışarıda yağmur yağmaktadır. Annie Wilkes ise korkunç gözleriyle ona bakmaktadır. ‘Seni leş kargası! Bunu nasıl yaparsın, Misery’i nasıl öldürürsün! O ölemez! Misery Chastain asla ölemez!’ Annie var gücüyle haykırarak odanın altını üstüne getirmeye başlar. Paul artık yolların hiç açılmayacağını anlamıştır. Annie önce Paul’un pek öenmsediği küfürlerle dolu romanını yaktırır Paul’e. Sonra yeni bir roman yazmasını ister…
‘’Benim ne yazacağımı sanıyorsun?’’
‘’Oh, Paul! Sanmıyorum. Biliyorum!’’
Kitabın ismi ‘Misery’nin Dönüşü’ olacaktır. Misery serisini başından beri ticari amaçla yazan yazar, bu sefer YAŞAMAK İÇİN YAZACAKTIR!

Kitap ve Film Arasındaki Bazı Farklılıklar
(Filmi henüz izlemediyseniz bu bilgilerden uzak durmanız tavsiye olunur.)
- Birçoğunuzun bildiği üzere roman ve film arasındaki en bariz fark, filmin en can alıcı sahnesi olan bacak kırma sahnesindedir. Filmde Annie bu sahneyi, Paul ‘un bacaklarının arasına bir kalas yerleştirip balyozla bacaklarını kırarak gerçekleştiriyordu. Kitapta ise Annie, balta kullanıyor ve Paul’un sol bacağını kesip litrelerce kanın boşlamasına sebep oluyordu. Rob Reiner, bu değişiklik nedeniyle büyük bir çoğunlukça filmi yumuşatmakla suçlandıysa da, böylesinin sahneyi daha etkileyici kıldığını düşünenlerin sayısı da hiç az değil.
- Filmin en heyecanlı bölümlerinden birisi de kuşkusuz ki Paul’un ona verilen etkili ağrı kesicileri biriktirip, Misery’nin Dönüşü’nün kutlama yemeğinde (sözde) ilaç tozlarını Annie’nin şarap kadehine boşalttığı sahneydi. Aslında romanda böyle bir bölüm yoktu. Bu sahnenin sonucunun biz izleyicilerde yarattığı mide krampı etkisi düşünürsek, senarist William Goldman’ın filme çok yakışan bu ilavesinin çok doğru bir tercih olduğunu içtenlikle söyleyebiliriz.
- Bir diğer belirgin farklılık ise Annie Wilkes’ın bize sunuluşuyla ilgiliydi. Stephen King Annie’yi bizlere ilk bölümden itibaren ruh sağlığı bozuk tehlikeli biri olarak tanıtmakta sakınca görmezken; Rob Reiner bize bir iyilik meleği gibi sunduğu Annie’nin gerçek yüzünü ilerleyen sahnelerde gösteriyordu. Doğrusu böylesi yaşadığımız şoku çok daha etkili kılmıştı..
- Polislerin Annie’nin evine gelişleri de bir diğer farklılık unsuruydu. Kitapta önce genç bir polis memuru Annie’nin evine geliyordu. Annie bu polisi haklıyor fakat sonrasında şüphelerle dolu geçmişi nedeniyle tüm dikkatleri üzerine çektiğinden yakayı ele veriyordu. Filmde ise yaşlı bir polis Misery romanlarında geçen bir cümlenin Annie’nin yargılandığı bir mahkeme sonrasında kullandığını eski gazetelerde şaşkınlıkla fark ediyor ve bu keşiften sonra dikkatini Annie’ye yönlendiriyordu.
- Filmin sonunda, Paul tamamladığı Misery’nin Dönüşü kitabını Annie sonunu okumadan önce yakarak Annie’den intikamını alıyordu. Kitapta ise Paul Sheldon, Annie’nin zoruyla yazdığı kitabın aslında bugüne kadar yazdığı en iyi kitap olduğunu düşündüğü için yakmayıp asıl kitabı yatağının altına saklayor, sadece kitabın isminin yazılı olduğu ilk kâğıdı ve işine yaramayan bazı taslakları da içine kattığı boş bir kâğıt destesini yakarak Annie’yi gerçek kitabı yaktığına dair aldatıyordu.
Birkaç Not
- James Caan ve Kathy Bates Misery’deki rolleriyle o yıl birçok ödül kazandılar. Kathy Bates, Annie Wilkes performansıyla 1990’da hem Altın Küre’de hem de Oscar’larda En İyi Kadın Oyuncu ödülünün sahibi oldu ve dünyaca tanınan bir oyuncu haline geldi.
- Paul Sheldon rolü James Caan’dan önce Jack Nicholson’a teklif edilmişti ancak, adı, daha önce canlandırdığı bir diğer Stephen King karakteri Jack Torrance’la özdeşleştiği için ünlü oyuncu bu teklifi geri çevirdi. Paul Sheldon rolünün önerildiği isimler arasında; William Hurt, Robert De Niro, Al Pacino ve Dustin Hoffman gibi oyuncular da vardı.
- Kitaptaki genç polisin Annie tarafından çim biçme makinesiyle öldürüldüğü sahne aslında filme de konulmak istenmişti. Ancak yapılan çekimleri yeterince iyi bulmayan Rob Reiner izleyicinin bu sahneyi komik bulmasından endişelendiği için bu kararından vazgeçti. Ve söylenenlere göre, defalarca tekrarlanan bu sahnelerin çekiminde büyük efor sarf eden Kathy Bates bu kararı öğrenince büyük hayal kırıklığına uğradı.
- Eserin yaratıcısı Stephen King 1999 yılında Paul Sheldon’ınkine benzer ölümcül bir trafik kazası geçirdi ve kaza sonrasında uzun süre tekerlikli sandalyesinde çalışmak zorunda kaldı. Neyse ki, kazadan sonra King’i bulan kişi bir numaralı hayranı değildi.
Doğaüstü konuları işleyen birçok Stephen King eserinin aksine tamamen, ruh sağlığı bozuk yalnız bir insanın yaratabileceği vahşete odaklanan Misery, müthiş hikâyesi kadar başarılı oyunculuklarıyla da ön plana çıktı. Annie’nin evde olmadığı zamanlarda Paul Sheldon evde gizlice dolaşırken, Paul günlerce biriktirdiği ilaç tozlarıyla Annie’den kurtulmaya çalışırken, Annie’nin önceki cinayetlerini anlatan, adeta bir hatıra defteriymişçesine itinayla sıraya dizdiği gazete kupürleriyle dolu albümü gördüğümüzde ve Annie her öfkelendiğinde başarıyla sağlanan gerilim, filmi, üzerinden uzun yıllar geçmesine karşın etkisini ilk günkü gibi koruyabilen kült gerilimler arasına sokmaya yetti. Çıldırmış bir insanın vampiler ve kurt adamlardan çok daha korkutucu olabileceğini kanıtlayan Misery, tüm zamanların en iyi gerilimlerinden biri olarak kabul gördü.
‘’Tanrıya seni sordum Paul. O da seni bana, yolu göstermem için gönderdiğini söyledi!’’
Türkiyede kitabın adı ‘Sadist’ olarak basılıp kapağı buyken ; 
asıl kitabın basımı şu şekildedir ; 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder